Edgar Allan Poe’nun bu eseri ünlü dedektif C. Auguste Dupin’in yer aldığı üçüncü ve son macerasını konu alıyor. Bu hikayeyi okuma sebebim de bu. Morgue Sokağı Cinayeti‘nden sonra Marie Rogêt’nin Sırrı‘nı okuyup içim dışım Poe olsa da serinin sonunu getirebilmek adına bu hikayeyi de okumak istedim. Hikâye, Fransa’nın Paris kentinde ...
Art arda okuduğum Poe’nun kitaplarından sonra Stefan Zweig’den bir eser okumak oldukça ferahlatıcı geldi. Kitapta iki ayrı hikaye var. İkisinde de yazar, uzun betimlemelerle okuyucuyu sıkmak yerine daha farklı şekilde psikolojik gerilime sürüklemek istemiş. İlk hikayede yazar karşılaştığı birinden başından geçen ufak bir hikayeyi dinliyor. Anlatan kişi yalnız başına kalmış ...
Marie Rogêt’nin Sırrı, Edgar Allan Poe’nun polisiye türüne kazandırdığı C. Auguste Dupin adındaki dedektifin yer aldığı ikinci hikaye. Bu hikayeyi daha önce okuduğum Morgue Sokağı Cinayeti adlı hikaye ile ortak yanları olduğunu öğrendiğimden dolayı okumak istedim. Bu hikayede Dedektif Dupin ve isimsiz anlatıcı, Paris’te Marie Rogêt adlı bir kadının çözülmemiş ...
Az sayfalı kitaplar okuyarak okuma alışkanlığımı pekiştirmeye çalıştığım bu serüvenimde artık yavaş yavaş beni içine çeken türü/türleri keşfetmiş gibiyim. Serüvenime biraz da farklı yazarları deneyimleyerek devam etmek istedim. Edgar Allan Poe’nun anlatış tarzını beğensem de biraz yoğun bulduğum için aynı yazarla devam etmek istemedim. Peş peşe aynı yazarı okumanın da ...
Edgar Allan Poe uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı. Sanırım birkaç kitabı elime geçmişti ama o zamanlar iyi bir okuyucu değildim. Bu az sayfalı kitaplar zincirinin vesilesiyle farklı bir yazar denemek istedim ve Poe’yu seçtim. “Morgue Sokağı Cinayetleri” ya da benim okuduğum Notos Yayınları’nın Memet Fuat çevirisinde “Morgue Sokağı Cinayeti” ...
Kısa süren hikayelerden uzun kurgu romanlara geçiş yapacakken sanırım oldukça yanlış bir seçim yapmışım. Yaşar Kemal’in Yolda adlı eseri, beni oldukça zorladı ve bitirmekte güçlük çektim. Kitap, farklı hikayelerden oluşsa da, her biri kendi içinde ağır ve bunaltıcı bir atmosfer barındırıyor. Yazarın edebi dilini, güçlü betimlemelerini ve toplumsal duyarlılığını liseden ...
Victor Hugo’nun “Bir İdam Mahkumunun Son Günü” adlı eseri, Fransız yazarın kişisel hayatında yaşadığı derin toplumsal çatışmaların bir yansıması olarak ortaya çıkmış. Hugo, bu kitabı 1829 yılında yazmış ve eserin temel amacı, dönemin Fransa’sında sıkça uygulanan idam cezasını sorgulamak olmuş. Victor Hugo, eserle hem bireysel bir trajediyi hem de idam ...
Az sayfalı kitaplar serimde bu sefer dünyaya Albert Camus adlı yazarın gözünden baktım. Yavaş yavaş okuduğum kitapların sayfa sayılarını artırırken bir yandan da hoşuma giden hikaye türlerini ve yazarları öğrenmeye başladım. Bu iyi bir şey çünkü; izleyeceğim filmleri seçerken genelde oyuncu kadrosundan önce senariste ve yönetmene bakıyorum. Bu tercih sıralamasının ...
Sürekli karşıma çıkan bu kitaba bir ara başlamıştım. Sonra sanırım bir şeyler ters gitti ve daha ilk sayfalarında bıraktım. O yüzden şu an okuduğumda adeta sıfırdan okumuş gibi başladım. Bu sefer “az sayfalı kitaplar”ımdan “Satranç”ı okudum. Stefan Zweig’in “Satranç”ının, edebiyat dünyasında iz bırakan önemli eserlerden olduğunu biliyordum. Ancak satranç gibi ...
Az sayfalı kitaplar rafımdan bugün Gogol’un Palto’sunu çekip okudum. Gogol’un “Palto” adlı eseri, Rus edebiyatının önemli örneklerinden biri olarak tanınan bir eser. Bu kısa öykü, 19. yüzyıl Rus toplumunun sınıfsal çatışmalarını ve bireyin yalnızlığını ele alırken, aynı zamanda mizahi bir üslupla okuyucuyu etkileyici bir yolculuğa davet ediyor. Hikaye, Rusya’nın Petersburg ...
Küçük şeylerin tadını çıkar.