Patrick Suskind’in yazdığı bu eser Paris’te tek başına yaşayan banka görevlisi Jonathan Noel’in etrafında dönüyor.
Jonathan Noel, İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesini kaybetmiş, amcasının yanında büyüdükten sonra evlendiği eşi tarafından terk edilen yalnız yaşamaya başlamış sıradan bir insan.
Yaşadığı apartman dairesi ise toplumdan uzak burjuvazi bir apartmanın en üst katındaki ufak bir odadan ibaret. Odasına o kadar bağlanmış ki bazen odadan metresi diye bahsediyor.
Yine bir gün yatağından kalktığında koridora çıkıp tuvalete yöneldiğinde karşısında bir güvercinle karşılaşır. Jonathan’ın geçmişinde yaşadığı durumlar ve savaş geçmişinden dolayı güvecin onun aklında oldukça derinlere inen bir duygu patlamasına yol açıyor. Bu kısımdan sonra Jonathan hayatı sorgulamaya, yaşadığı durumları irdelemeye ve karakterine yönelik çıkarımlarda bulunuyor.
Paris’teki bir banka görevlisinin bir gününü anlatan “Güvercin” başlarda biraz sıksa da sonlara doğru beni içine çekmeyi başardı. Ancak havada kalan bir kurguyla bitti. Karakter betimlemeleri ve psikolojik sorgulamaya yönelik çıkarımları kısa bir eser için oldukça doyurucuydu.
“Güvercin”, önceden okuduğum Palto adlı eseri hatırlattı. Orada da Rus edebiyatıyla bezenmiş ekonomik durum eleştirisi vardı. Güvercin’de de her ne kadar çok gün yüzüne çıkarılmamış olsa da Nazilerin o dönemdeki baskılarının etkisi var. Zaten yazar Patrick Süskind’in babası Nazilerle ilgili de birkaç eser vermiş. Yazarın kendisinin de Çinhindi’ndeki bir savaşa katılması da bu esere yansımış olmalı ki bazı anlarda Jonathan Noel’in bazı davranışları savaştan yeni dönmüş bir askerin psikojisiyle örtüşüyor.
Cevapla
Yorumları Gör